NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
447 - (1355) حدثني
زهير بن حرب
وعبيدالله بن
سعيد. جميعا عن
الوليد. قال
زهير: حدثنا
الوليد بن
مسلم. حدثنا
الأوزاعي
حدثني يحيى بن
أبي كثير.
حدثني أبو
سلمة (هو ابن
عبدالرحمن).
حدثني أبو
هريرة قال:
لما فتح الله
عز وجل على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم مكة. قام
في الناس فحمد
الله وأثنى
عليه. ثم قال:
"إن
الله حبس عن
مكة الفيل.
وسلط عليها
رسولها والمؤمنين.
وإنها لن تحل
لأحد كان
قبلي. وإنها
أحلت لي ساعة
من نهار.
وإنها لن تحل
لأحد بعدي.
فلا ينفر
صيدها. ولا يختلي
شوكها. ولا تحل
ساقطتها إلا
لمنشد. ومن
قتل له قتيل
فهو بخير
النظرين. إما
أن يفدى وإما
أن يقتل" فقال
العباس: إلا
الإذخر. يا
رسول الله ! فإنا
نجعله في
قبورنا
وبيوتنا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم " إلا
الإذخر" فقام
أبو شاه، رجل
من أهل اليمن،
فقال: اكتبوا
لي يا رسول
الله ! فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "اكتبوا
لأبي شاه".
قال الوليد:
فقلت
للأوزاعي: ما
قوله: اكتبوا
لي يا رسول
الله ؟ قال:
هذه الخطبة
التي سمعها من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.
[ش
(ساقطتها)
معنى الساقطة
ما سقط فيها
بغفلة مالكه.
(إلا لمنشد)
المنشد هو
المعرف. (ومن
قتل له قتيل ..)
معناه: ولي
المقتول بالخيار.
إن شاء قتل
القاتل، وإن
شاء أخذ فداءه،
وهي الدية].
{447}
Bana Züheyr b. Harb ile
Ubeydullah b. Saîd hep birden Velîd'den rivayet ettiler. Züheyr dediki: Bize
Velîd b. Müslim rivayet etti. (Dediki): Bize Evzâî rivayet etti. (Dediki): Bana
Yahya b. Ebî Kesîr rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Seleme yani İbni Abdirrahmân
rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Hureyre rivayet etti. (dediki):
«Allah Azze ve Celle, O
na Mekke fethini verince Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cemaatin
içinde ayağa kalkarak Allah'a hamd ü senada bulundu. Sonra şunları söyledi:
— Hiç şüphe yoktur ki, Allah Mekke' (ye girmek)
den fil ordusunu men etmiş, fakat Resulü ile mü'minleri buna muzaffer
kılmıştır. Mekke benden önce hiç bir kimseye katiyyen helal olmuş değildir.
Bana da gündüzün bir saatinde helâl olmuştur. Benden sonra hiç bir kimseye
helâl olacak değildir. Binâenaleyh Mekke'nin avı ürkütülmez, dikeni kesilmez,
kaybolan eşyası helâl olmaz meğer ki, bulan ilân maksadıyla almış ola. Bir
kimsenin bir yakını öldürülürse o kimse
iki mülâhaza arasında muhayyerdir. Ya kendisine fidye verilecek yahut katil
öldürülecektir.
Bunun üzerine Abbâs:
— Yalnız izhır müstesna yâ Resulullah! Çünkü
biz onu kabirlerimizle evlerimizde kullanıyoruz, dedi.
Müteakiben Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
— Yalnız îzhır müstesna! buyurdu.
Derken Yemenli bir zât
olan Ebû Şah ayağa kalkarak:
— (Bunu) bana yazın yâ Resulullah! dedi.
Resulullah da:
— Ebû Şâh'a yazın! buyurdular.»
Velîd demiş ki:
«Evzâî'ye, (Bana yazın yâ Resûlallah!) sözünün mânâsı nedir? diye sordum:
— Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'den
dinlediği bu hutbeyi (yazın demek istemiştir) cevâbını verdi.»
448 - (1355) حدثني
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
عبيدالله بن
موسى عن
شيبان، عن
يحيى. أخبرني
أبو سلمة ؛ أنه
سمع أبا هريرة
يقول: إن
خزاعة قتلوا
رجلا من بني
ليث. عام فتح
مكة. بقتيل
منهم قتلوه.
فأخبر بذلك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فركب
راحلته فخطب
فقال:
"إن
الله عز وجل
حبس عن مكة
الفيل. وسلط
عليها رسوله
والمؤمنين.
ألا وإنها لم
تحل لأحد قبلي
ولن تحل لأحد
بعدي. ألا
وإنها أحلت لي
ساعة من
النهار. ألا
وإنها، ساعتي
هذه، حرام. لا
يخبط شوكها
ولا يعضد
شجرها. ولا يلتقط
ساقطتها إلا
منشد. ومن قتل
له قتيل فهو
بخير
النظرين. إما
أن يعطى (يعني
الدية)، وإما
أن يقاد (أهل
القتيل)" قال:
فجاء رجل من
أهل اليمن يقال
له أبو شاه فقال:
اكتب لي. يا
رسول الله !
فقال "اكتبوا
لأبي شاه".
فقال رجل من
قريش: إلا
الإذخر. فإنا
نجعله في
بيوتنا
وقبورنا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "إلا
الإذخر".
[ش
(بقتيل) متعلق
بقتلوا، أي
بمقابلة
مقتول من بني
خزاعة قتله
قاتل من بني
ليث. (حبس عن
مكة الفيل) أي
منعه من
الدخول فيها
حين جاء يقصد
خراب الكعبة.
(لا يخبط
شوكها) أي لا
يقطع. وأصل
الخبط إسقاط
الورق من
الشجر. (وإما
أن يقاد) من
الإقادة. ومعناها
تمكين ولي
الدم من
القود. وأصله
أنهم يدفعون
القاتل لولى
المقتول
فيقوده بحبل].
{448}
Bana İshâk b. Mansûr
rivayet etti. (Dediki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Şeybân'dan, o da Yahya'dan
naklen haber verdi. (Demişki): Bana Ebü Seleme haber verdi. Kendisi Ebû
Hureyre'yî şöyle derken dinlemiş :
«Mekke'nin fethi yılında
Huzâa kabilesi, kendilerinden öldürdükleri bir adama mukabil Benî Ieys'den bir
adam öldürdüler. Bu hâdise Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e haber
verildi. O da devesine binerek hutbe okudu. Ve şunları söyledi :
— Hiç şüphe yoktur kî, Allah (Azze ve Cclle)
Mekke' (ye girmekten) fil ordusunu men etmiş, fakat Resulü ile mu'minleri buna
muzaffer kılmıştır. Dikkat edin ki, Mekke benden önce hiç bir kimseye helâl
olmamış; benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmıyacaktır. İyi dinleyin!
Mekke bana gündüzün bir saatinde helâl olmuştur. Dikkat edin o da benîm şu
saatimdir (Mekke) haramdır. Onun dikeni koparılmaz; ağacı kesilmez, kaybolan
eşyası kaldırılmaz meğerki, bulan ilân maksadıyla almış ola. Bir kimsenin
yakını öldürülürse o kimse iki mülâhaza arasında muhayyerdir. Ya kendisine bir
şey yani diyet verilecek yahu! öldürülenin yakınlarına kısas imkânı
bahşedilecektir.
Az sonra Yemenlilerden
Ebû Şah denilen bir adam geldi ve:
— Bana yaz yâ Resûlallah! dedi. O da :
— Ebu Şâh'a yazın! buyurdu. Bunun üzerine
Kureyş'ten bir zât:
— Yalnız izhir
müstesna! Çünkü biz onu evlerimizle kabirlerimize koyuyoruz; dedi.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de :
— Yalnız izhîr müstesna! buyurdular.»
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Lûkata» bahsinde, Ebû Dâvûd «Hacc», «İlim» ve «Diyât» bahislerinde; Tirmizî
«Diyât» ve «İlim» de; Nesâî «İlim» bahsinde, İbni Mâce «Diyât»da muhtelif
râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Birinci hadisin
zahirine bakılırsa Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hutbesini fethin
akîbinde okumuştur. Fakat hakikatte fethin akîbinde değil Huzâe kabilesinden
biri Benî Leys'den birini öldürdükten sonra okumuştur. Nitekim ikinci
rivayetten de bu mânâ anlaşılmaktadır.
Fil ordusundan murâd
Kur'ân-ı Kerîm'in FîL sûresinde beyân buyrulan Ebrehe ordusudur. Ebrehe aslen
Habeşli olup Yemeni istilâ etmiş ve Habeşliler'le Yemenliler 'den mürekkep bir
ordu ile Kabe'yi yıkmağa gelmişti. Ordusunda filler vardı. Fakat Kâbe'yi
yıkmağa muvaffak olamadan perişan olup gitmişti. Bu orduya Araplar arasında
«Ashâb-ı fil» denildiği gibi o seneye de «fil senesi» nâmı verilmiş ve bir
tarih mebde'i kabul edilmişti. En sahih rivayete göre Resûlullah fSallallahu
Aleyhi ve Sellem) bu vak'adan elli gün sonra dünya'ya gelmiştir.
Anlaşılıyor ki Huzâa
ile Benî Leys kabileleri arasında câhiliyyet devrinden kalma kan dâvası varmış.
Huzâa'nın öldürdüğü adamın ismi bazı rivayetlerde belli değilse de Benî Leys'in
câhiliyyet devrinde Huzâa'dan öldürdükleri adam'ın ismi Ahmar'dır. İbni
İshâk'ın rivayetine göre Huzâa kabilesinden Hıraş b. Ümeyye câhiliyyet devrinde
kendi kabilesinden öldürülen Ahmar isminde bir adamın yerine müşriklerden İbni
Esra' El-Huzelî nâmında birini öldürmüş. Bunun üzerine Peygamber s.a.v. :
«Ey Huzâa cemaatı! Adam
öldürmekten el çekin. Şu andan itibaren kîm adam öldürürse ölenin yakınları iki
mülâhaza arasında muhayyerdir. ila ah...»
buyurmuştur.
Mekke benden sonra da
hiç bir kimseye helâl olmayacaktır» cümlesinden murâd : Mekke'de harbin helâl
olmamasıdır.
Tahâvî diyor ki :
«Mekke 'ye ihrâmsız girmek ve kıtalin helâl olması Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e mahsûstur. Ondan sonra Mekke'ye ihrâmsız olarak hiç bir kimsenin
girmesi caiz değildir. İbni Abbâs (Radiyalîahu anh) ile Kaasim, Hasan-ı Basrî,
Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in kavilleri budur. İmam Mâlik'le
Şafiî'den hacda Umreye niyet etmeyenler hakkında iki kavil rivayet olunmuştur.
Bir kavle göre ihrâmsız girmek caizdir. İkinci kavle göre yalnız oduncularla
emsali esnaf hakkında caiz, başkalarına caiz değildir.
Lükâta'nın sahibi
tarafından gaflet neticesi düşürülen maldır. Lukatanın ilânından murâd çarşı ve
pazarlarda bulunan şeyi bir sene halk'a bildirmektir. Abdurrahman b. Mehdi'nin
beyânına göre başka yerlerde bulunan mal bir sene ilân edilir. Sahibi çıkmadığı
takdirde bulanın olur. Fakat Mekke'de bulunan malın hükmü böyle değildir. Orada
bulunan mal sahibi çıkmasa da ebediyyen bulanın mülküne geçmez. Bu hüküm
Mekke'ye mahsustur.
Mâzirî diyor ki : «Bu
cümlenin mânâsı ilân hususunda mübalağadır. Çünkü bir hacı yıllarca sonra
tekrar Mekke'ye gelir. Bu sebeple ilân müddetini uzatmaya zaruret vardır. Başka
yerler böyle değildir.»
Bâzılarına göre bu
hadîs Mekke'de düşürülen bir mal için ilâna ihtiyâç yoktur. Zîrâ hacılar doğu
ve batı'ya dağılıp giderler, bu suretle kaybolan malın sahibi çıkmaz,
diyenlerin vehmini kesmek için vârid olmuştur.
Resul-i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başka yerlerde olduğu gibi, burada da ilân
hükmünün sâhib olduğunu anlatmıştır. Bir takımları hadîsin bu cümlesini:
«Ancak ilân eden birini
duyarsa o başka şeklinde te'vil etmişlerdir. Bu takdirde düşürülen bir malı
ilân ederek sahibine vermek için yerden almak caiz görülmüş olur. Mezkûr kavil
İshâk b. Râhuye ile Nadr b. Şumeyl'den
rivayet olunmuştur.
Ebû Şâh Yemen 'den
gelen zâtın künyesidir. İsmi malûm değildir.
Hadisin ikinci
rivayetinde «Kureyş'ten bir zât» diye işaret edilen kimse Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in amcası Abbâs b. Abdülmuttalib (Radiyallahu
anh)'dır.